
Türkiye, 31 Mart yerel seçimlerine kilitlenmiş durumda.
Partilerde ve siyasilerde varsa yoksa yerel seçimler…
Herkes belediye başkanlıklarına gözünü dikmiş, başka bir şey göremez durumdalar.
Halk ise geçim derdinde.
Ekonomi alarm veriyor.
Muhtemelen basına yansıdığı gibi Körfezden getirilen kaynağı ve sahibi belirsiz milyarlarca dolar sayesinde geçici olarak sakinleştirilen ve geriletilen yaz aylarındaki döviz ataklarının yeniden başlayacağının işaretleri görülüyor. Çünkü temeldeki yapısal arızalar giderilmiş değil.
Halk geçinemez durumda…
Pazar alışverişlerinde kilodan grama düşüldü.
Çiftçi tarlasını ekemez duruma düştü. Kırsal kesimde üretim tamamen durma noktasında olduğu belirtiliyor.
Firmalarda binlerce iflas bulunduğu, şimdilik baskılandığı ifade ediliyor. Bu sebeple şimdilik 2 bine yakın konkordato (iflas anlaşması) ilanı mevcut.
Enflasyon, çift rakamlarda artışını sürdürüyor. Ekin ayı enflasyonunda 1,44’lük düşüşteki memur ve emekli zamlarına yönelik şaibeyi bütün kamuoyu görmüş durumda.
Ücretlerdeki bir yıllık erime yüzde 16-17 seviyesinde.
Memur ve emekli homurdanmaya başladı. Bir yıllık kaybı 600 lirayı geçti
Halkın birinci önceliği ekonomi…
İşçinin, köylünün, memurun, emeklinin, esnafın minderi tutuşmaya başladı.
Seçimlere bu çerçevede bakıyor.
Bundan dolayı anketlerde AKP’nin en son kaybının 7 puana ulaştığı ortaya çıktı.
Buraya kadar iç cephedeki gelişmeleri sıraladık.
Daha da önemlisi ve geleceğimizi belirleyen dış cephedeki tarihi gelişme ve olaylar ilerlemesini sürdürüyor.
Dananın kuyruğunun Doğu Akdeniz’de kopacağının işaretleri gittikçe çoğalıyor.
Doğu Akdeniz havzasındaki hidrokarbon rezervi, İran, Ortadoğu ve Rusya’daki petrol ve doğal gaz rezervlerinden daha fazlasını, 5,5 milyar m3 gibi muazzam bir zenginliği barındırdığı keşfedilince birdenbire dünyanın ilgi odağı oldu. 70’e yakın ülke savaş gemisi dolaştırmaya başladı. Yunanistan, İsrail, GKRY, Mısır, ABD, İtalya Türkiye aleyhtarı kumpas kurmaya başladı. Özellikle Yunanistan bir asır önceki Helen şımarıklığına soyunma emareleri vermeye başladı. Zira en büyük hisse sahibinin Türkiye olduğu Doğu Akdeniz hidrokarbonunu çıkaranın dünya yıldızı olacağı ileri sürülüyor.
Güneyimizde Türk ordusunun, ABD kara gücü bölücü terör örgütü PKK’yi hendeklere gömerek Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarıyla yardığı 2’nci İsrail kukla devletini kurma emellerinden vazgeçmeyen ABD, PKK/YPG’yi silahlandırıyor, ordulaştırıyor.
Bu sebeple Türkiye bir asır önceki beka sorununu tekrar yaşamaya başladı.
Ölümüne bir vatan savaşı içine girdi.
Bu şartlarda büyük Atatürk’ün dediği gibi iç cephenin pekiştirilmesi belirleyici önemde…
Milli birlik, her zamankinden daha yakıcı bir ihtiyaç halinde önümüzde duruyor.
Ama yerel seçimlere hızla ilerleyen Türkiye’de AKP iç gerilimi artırma peşinde.
1970’lerdeki sağ-sol ayrışması derecesinde bir AKP-CHP zıtlaşması oluşmuş durumda. Her iki taraf da bunu artırmak için saflarını konsolide etme gayretleri içinde bulunuyor.
Önceki gün Aydınlık’taki köşesinde deneyimli gazeteci Önkibar’ın dediği gibi, Erdoğan’ın en çok korktuğu şeyin Haziran Ayaklanması benzeri bir halk hareketinin patlak vermesi olduğu aşikâr. Böyle olduğunun emareleri ortaya çıkmaya başladı.
OHAL kaldırıldı ama yerine ihdas edilen yasa, özellikle Valilere verdiği Sıkıyönetim Komutanı benzeri yetkilerle sivil bir OHAL seviyesinde.
Ayrıca 5 yıl aradan sonra Gezi olaylarının rövanşına soyunma, Gezi olaylarına katılanlara soruşturma açma gibi gelişmeler bu sürecin işaretleri.
Ancak AKP’ye hiç faydası dokunmayacak bir uygulama.
Tam tersine alevlerin harlanmasına sebep olacak bir uygulama…
Akılcı metodlar yerine böyle ali kıran baş kesen uygulamaları bırakmazsa bir yıldır kabaran milli dalgayla birlikte AKP’yi silip süpürecek demokratik bir süreç başlayabilir.
Ülkenin geleceği ve selameti için herkes aklını başına almak zorunda.
Bizden söylemesi.