
Yerel seçimler yaklaşıyor. Bu olgu, birçok diğer sorunla birlikte engellilerin kent hayatındaki somut durumlarını yeniden gündeme getiriyor. Siyasetçiler, seçim sürecinde engellilerin kent hayatındaki somut durumlarıyla yüzleşirler. Bu bakımdan süreç engelli hayatında belirleyici önemdedir.
Kent hayatı zengin ve çeşitliliklerle doludur. Bu bakımından engelliler açısından birçok fırsat ortaya koyar. Ama engelliler planlama ve projelendirme süreçlerinde ihmal edildiğinde ise engellilerin önüne birçok engel koyar. Bu kez de engellinin kentin bir ucundan diğer ucuna gitmesi bir bakıma gerçek bir hayat macerası durumuna dönüşür. Böylece engelli bu durumun, hayatın bir gerçeği olduğuna inanır. Kendini eve hapseder.
Kentimiz engelliler açısından planlanma ve proje aşamasında düşünülüp uygulanmış, olmayanlar da sonradan takviye edilmiş birçok nimetle doludur. Bir kere ana arterlerde kaldırımlar küçük arızaların dışında esas olarak engelliler için çağdaş standartları yakalamış durumdadır. Engelli kaldırımda ilerlerken ne direğe toslamakta ne de rampa yokluğundan kaldırımın ucunda kalakalmaktadır. Burada kaldırımın fiziki engelinden çok engellinin kullanacağı fiziki geçişlerin araba parketme gibi insan unsuru tarafından engellenmesi durumu bulunmaktadır.
BELEDİYE MECLİSİ’NE BİR ENGELLİ VATANDAŞIN ADAYLIĞI NE ŞIK OLURDU!
Şimdi başkan adayları sahaya indi. Hepsinin ağzından bal damlıyor. Tepeden tırnağa engelli hakları savunucu olarak tanımlıyorlar kendilerini. Ancak birisi bir engelli vatandaşımızı Meclis üyeliği sırasına alarak seçilmesi sağlasa, engellilerin temsilcisi olarak Meclis’te yer bulsa ne şık olurdu. Bu aynı zamanda buna fırsat veren başkan adayına da büyük engelli desteği getirecek bir girişim olurdu.
Engellilerin büyük çoğunluğu artık eskisi gibi öyle eve kapanıp oturmayı tercih etmiyor. Kaderine küsmüyor; kısmetimiz buymuş anlayışına kapılmıyor. Engelliliği bir hastalık olarak görmüyor; önüne geçilemez bir kader olarak görmüyor. Tam tersine bir insan hakları meselesi olarak görmeye başladı. Kentlilik bilinci gelişmeye başladı. Çeşitli kamu kurum ve kuruluşların yılın belli gün ve haftalarında akıllarına gelerek düzenledikleri yemek, eğlence vb sosyal faaliyetlere katılmalarının yanısıra birçoğunu akülü sandalyelerinin üzerinde kaldırımlarda, caddelerde gidip gelirken görmek mümkün artık. Hatta çok daha fazla sosyal olanlarını meyhanelerde kafa çekerken bile görmek şaşırtıcı gelmiyor.
BÜYÜK KENTLERDE ENGELLİ EYLEMLERİ
Büyük kentlerde ve merkezlerde, engelli örgütlerinin önderliğinde eylemlerde görmek de mutat artık. Parlamentonun kapısına dayanıyorlar. Basına el atıyor, gazete, dergi yayınlıyorlar. Milletvekili olanlar bile var. Yerel yönetimlerde Meclis üyeliklerine seçilenler var. Yani hakkını arıyorlar, hak mücadelesi veriyorlar.
2005 tarihli engelliler hakkındaki kanun durup dururken, hükümetin bir lütfu olarak çıkmadı. Uzun engelli mücadeleleri ve yoğun talepleri sonucu çıktı. Ancak kanunun çıkması ayrı bir mücadele konusu, çıktıktan sonra hayata uygulanması ayrı bir mücadele konusu. Şimdi de kanunun uygulanması için mücadele edilmeyi gerektiriyor. Çünkü her yerde aynı hassasiyetle hayata geçirilmiyor maalesef.
ENGELLİ KANUNU
5378 sayılı kanunun amacı 1’nci Maddesinde şöyle tanımlanıyor:
“Engellilerin temel hak ve özgürlüklerden faydalanmasını teşvik ve temin ederek ve doğuştan sahip oldukları onura saygıyı güçlendirerek toplumsal hayata diğer bireylerle eşit koşullarda tam ve etkin katılımlarının sağlanması ve engelliliği önleyici tedbirlerin alınması için gerekli düzenlemelerin yapılmasını sağlar.”
ENGELLİLERİN TALEPLERİ, 5378’İN AMACIN BELİRTİLENLERDEN BAŞKASI DEĞİL
Engelsiz Yaşamı Destekleme Derneği (EYDD) Başkanı Bülent İnce’nin dediği gibi, “engellilerin bundan başka bir talepleri yok. Ancak ne yazık ki bu şekilde yasal bir zemin üzerine oturtulan engelli hakları, uygulama alanındaki ihmallerin ve vurdumduymazlıkların kurbanı oluyor.”
Ramazan Tiyek’in bu türden uygulama aksaklıklarını deşifre eden bir çalışmasında belirttiği gibi, “erişebilirlik sosyal hayata katılabilme açısından engelliler için son derece önemli bir konudur. Toplumsal yaşamın her alanında engellilerin de yer alması, tedavi eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerinden faydalanması, üretime katılması, sosyal kültürel ve sportif faaliyetlere katılması mekânların ve ulaşım sistemlerinin erişilebilir ve kullanışlı olarak düzenlenmesi ile doğrudan ilgilidir. Bu nedenle fiziksel çevre ve ulaşım sistemleri; planlama ve tasarım aşamasından itibaren, engellilerin kullanım ve erişebilirlik gereksinimlerini karşılayabilecek biçimde düzenlenmelidir.”
Yazımıza Bülent İnce’nin önerileriyle son verelim.
ERİŞİM SORUNU, EN BÜYÜK ENGELLİ SORUNUZ
“Şimdi seçim, yani talep zamanı… Bu dönemler sesimizin daha gür çıktığı ve haklı taleplerimizin bütün platformlarda söylendiği dönemler olmalı. Bıkmadan, usanmadan, çekinmeden, belediye başkan adaylarına onların engellilere ve kent sorunlarına bakış açısını anlamaya yönelik sorular sormalı, erişim sorununun engelliler açısından en büyük sorun olduğunu ve buna yönelik çözümler üretmenin yerel yönetimlerin başta gelen görevleri arasında bulunduğunu hatırlatmalı…”