10 Ocak, ne kadar Çalışan Gazeteciler Günü’dür?

Gazetecilerin hak mücadelesinin önemli bir dönüm noktası olarak 1961’den bu yana -başlangıçta bir “Gazeteci Bayramı” olarak- kutlanan 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, gerçek haber, haberin gerçeği ve gündemin merkezinde güvenilir habercilik yapmak için, tarafsız değil, halkın, milletinin ve vatanının safında var gücüyle çalışan tüm gazeteciler adına yeni bir yıldönümünde bir kez daha kutlanıyor.

“212 SAYILI KANUN”UN RESMİ

GAZETEDE YER ALMASI VE BABIALİ’DE DOKUZ PATRON OLAYI

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, gazetecilik mesleğini bizzat yapanları, yani gazete emekçilerini, sahada olan gazetecileri onurlandırmak, motive etmek, yüceltmek amacıyla 63 yıldır her 10 Ocak günü düzenlenen ülkemize özgü bir kutlama günüdür. Türk basın tarihine “Dokuz Patron Olayı” olarak geçen, gazeteci haklarının tarihimizde ilk kez yasal güvence altına alındığı gün olan 10 Ocak 1961 gününe münhasıran ortaya çıkmıştır. “212 sayılı kanun” düzenlemesinin Resmî Gazete’de yer almasıyla 10 Ocak bir kutlama günü oldu.

Gazete ve süreli yayın organları, haber ve fotoğraf ajanslarında çalışan ve “4857 Sayılı İş Kanunu”nda “işçi” olarak tanımlanmayan fikir ve sanat çalışanları “gazeteci” olarak tanımlanır. Gazete, televizyon, radyo, magazin ve İnternet gibi kitle iletişim araçları tarafından yayımlanması amacıyla haber toplayan gazetecilere muhabir adı verilir. Gazetecilikte esasen “çalışan gazeteciler” bu kesimdir. Ancak bugün pratikte gazetelerde köşe yazarlığı yapanlar, yazılı gazete, internet haber sitesi, dergi çıkaranlar ve çalışanlarına da “gazeteci” denmektedir.

BABIALİ’DE GAZETE PATRONLARININ KIZILCA KIYAMETİ

“212 Sayılı Kanun” düzenlemesi, iş sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması, sözleşmelerde işin türü ve ücret miktarının belirtilmesi gibi gazetecilerin toplumsal, ekonomik ve yasal haklarını belirleyen hükümleri içeriyordu. Bu kanun taslağı Meclis’e gelince dönemin seçkin gazete sahipleri kızılca kıyameti kopardı. Çünkü bu yasa gazete sahiplerine belli sorumluluklar yüklüyordu. Onlar güvencesiz “köle” çalıştırmaya alışmışlardı. Tatlı karlarının bir kısmından olacaklar, canlarının istediği gibi emekçiyi kapı dışarı edemeyeceklerdi.

Yasayla birlikte dönemin seçkin gazete patronları, 212 Sayılı Yasa’nın ve Basın İlan Kurumu’nun kurulmasına ilişkin 195 Sayılı Yasa’nın mesleki sakıncalar doğuracağını iddia eden bir ortak bildiriye imza atarak gazetelerini 3 gün boyunca kapattılar. Bu olay, basın tarihine “Dokuz patron olayı” olarak geçti.

O günleri anlatan Selçuk Altan şu ifadelere yer verdi:

“İşverenlere, ‘iş sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması, sözleşmelere işin nev’i, ücret miktarı, gazetecinin kıdemi öğelerinin mutlaka konulması, ücretlerin peşin ödenmesi’ gibi bazı yükümlülükleri getiren ve bugün kısaca ‘212 Sayılı Yasa’ olarak anılan yasa, gazetecilik mesleğine girenlere ve çalışmakta olanlara, kısıtlı da olsa bazı haklar getirmiş, o güne dek görülen başıboşluğa kısmen son vermiştir.” (*1)

Sendika ise aynı gün yayınladığı bildiride şu ifadeleri kullandı:

“Bu kapanma kararı, gazetelerin tesis ve maddi imkanlarını ellerinde bulunduran gazete sahipleri tarafından verilmiştir. Basını meydana getiren asıl ve büyük kütle olan biz yazı işleri müdürleri, sekreterler, istihbarat şefleri, muharrirler, muhabirler, foto muhabirleri, karikatüristler, ressamlar, musahhihler (düzeltmenler) ve diğer fikir işçilerinin böyle bir kararda oyumuz olmadığı gibi, bu hareketi asla tasvip etmemekteyiz.” (*2)

Gazete emekçileri o gün sendikadan başlayarak sessiz bir yürüyüş yaptılar.

“Simidimiz ve hürriyetimiz için, çalışan gazeteciye cop, patrona hazırlop” gibi pankartlar taşıdılar.

Patronların “kapanma” kararına karşılık çalışan gazeteciler üç gün boyunca düzenli olarak “Basın” adlı bir gazete yayınladılar. Son sayısının başyazısında basın emekçilerinin elde etikleri hakların korunması amacıyla birlik içinde mücadele edecekleri belirtiliyordu.

Çalışan Gazeteciler Günü bu olayların bir sonucu olarak ortaya çıktı.

10 Ocak, ilkin “Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak kutlanmaya başlandı.

Ancak 12 Mart’ın faşist generalleri gazetecilere bayramı çok gördüklerinden “bayramı”, “güne” çevirdiler. O gün bugündür 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutlanmaktadır.

Dünyada ve ülkemizde dijital teknolojinin ve yapay zekâ olayının gelişimi sonucunda gazetecilik alanında da olağanüstü gelişmeler yaşandı. Bir yandan ekonomik krizin ve hayat pahalılığının yükselmesi, diğer yandan internet teknolojisinin olağanüstü atılımlarda bulunması yazılı basını zorluyordu. Uluslararası ortamda başlayan ülkemize de sirayet eden gazete, dergi, kitap fiyatlarının alıp başını gitmesi nedeniyle biryandan okuyanlar azalıyor, bir yandan da firmalar zararına çalışmaya başlıyordu.

“KÂĞIT ÖLÜYORDU”

Öte yandan internet ya da dijital gazetecilik ortaya çıkmıştı. Birçok kişi basını internet üzerinden izlemeyi seçer hale geldi. Dijital devrim, toplumu sarmış, basın dünyasını sarsmıştı.

Kısacası “kâğıt ölüyordu.”

Her yerde gazeteler yazılı versiyonlarını kapatarak sadece internet içeriklerini sürdürmeye başladı. Bu alanda başı uluslararası alanda The Independent çekti. Batı ülkeleri bu konudaki yasal boşluğu hemen doldurdular. Türkiye ise oldukça gecikti.

Türkiye’nin birçok ilinde internet gazeteciliği dernekleri örgütlendi. Burdur İnternet Gazetecileri Derneği (BİGAD) kuruldu. 10 yıl önce yaptığımız basın açıklamalarında, çeşitli etkinliklerde yaptığımız çağrılarda İnternet Gazetecileri Statü Yasası’nı dillendirildi. Ancak siyasi iktidar yazılı basın kuvvetiyle çatışmayı göze alamıyordu. Yazılı basın da böyle bir yasayı kendisine bir tuzak olarak görüyordu.

Ancak hayat da zorlamayı sürdürüyordu.

Sonunda siyasi iktidar boşluğa daha fazla dayanamayarak yasayı ihdas etti. Bütün internet gazetecileri çevreleri sevinç içindeydi. Nihayet yasal dayanakları olacak, kendileri de gazeteci kimliğine resmen kavuşacaklardı.

DAĞ FARE DOĞURDU

Ancak dağ fare doğurdu. Meğerse yazılı basın dünyasının sıkıntılarını gidermek için çıkarmışlar yasayı. İnternet gazetelerine öylesine ağır şartlar getirdiler ki, yüzde 99’u havasını aldı. Yazılı basının zaten yayında olan dijital versiyonları iki içinde ilan hakkına kavuştu; diğerleri ayda yüz-yüz elli bin lirayı 24 ay boyunca harcayarak ilan hakkına kavuşacaklardı. Rahmetli arkadaşım İlk Adım sahibi Mustafa Arslan 100 bin lirayı hazırladığını söylüyordu. Şartları öğrenince baka kaldı. Allah rahmet eylesin, mekânı ve toprağı bol olsun.

Bütün gazeteci arkadaşlarımın günleri kutlu olsun!

(*1) Selçuk Altan

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.